Spontan olma kafası...
- Seda Özsoy Yoga
- 6 Oca 2019
- 5 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 4 Kas 2020

Yine çenemiz iş yaptı, biraz da parmaklar ama daha önemlisi kafamız iş yapsın! Gerçi böyle fikir alışverişleri sırasında inanılmaz hevesli ve istekli oluyorum, konuştuğumuz konularla ilgili, genelde yapılacak işlerden, planlardan bahsettiğimiz için, hemen o anda orda başlamak istiyorum, fakat tabii ki o anda ve orda başlayamayacağım için, zihin şöyle düşünüyor; bir boş vaktinde yaparsın!
Şu an bu döngüyü kırarak aslında planladığımız işi yapıyorum: 'Yazı yazmak'
Yazı yazmayı çok sevmeme rağmen hiç yazmıyor olmak zihnimde sanki diet fikrini çağrıştırıyor; yani tadını sevdiğin bir şeyi yememek gibi! Ama neyseki diyetimi bu hamle ile bozuyorum:) Çünkü şuan saçma da olsa bu yazıyı yazıyorum:)
Çok konu var bizim sürekli konuştuğumuz ve benim sürekli aklıma uçuşan...Ne yazacağımı bilmiyorum, çoğu zaman ya da hangisi önce hangisi sonra olmalı, bugün modumda değilim, şimdi odaklanamam, yazı yazmaktan daha önemli işlerim var, şimdi ne acelesi var, hem yazacağım konuların bi değeri, bi anlamı olmalı, öylesine bişey mi yazayım, benim mükemmelik anlayışıma uymaz, her şey tam olmalı, planlı, düşünülmüş, hatasız, sırasıyla, belli bir mantıkta, birbirini takip eden konu içerikleri, güzel resimlerle süslemeliyim, yazdıklarımın dayandığı bir kaynak olmalı, kaynağı belirtmeliyim, suyum, çayım, renkli kalemlerim, kokulu defterim, hangi müzik konsantrasyonu arttırıyordu, kulaklık mı taksam ama ya sıkarsa, dur kendime bir meyve hazırlayıp öyle başlayım, masam düzenli mi, benim noktalama işaretleri veya yazım kuralları ile ilgili dikkatsizliğim var acaba kim düzeltir bu yazıyı yazsam... var mı böyle benim gibi yaratıcılık içinizde! 'Bahane yaratıcılığı'; bu konuda çok yetenekliyimdir. Herşey tam olsun isterim ve hazırlık sürem işi yapma sürem kadar, belki daha fazla sürebilir bazen ve genelde tüm o hazırlık süreci beni yorar ve asıl işi yapamadan uykum gelir:) Ve daha da gıcık olan kısmı ise hiç bir hazırlığım yokken ve tamamen ilkel koşullarda, benim o yapmak istediğim işi yapacak vaktim, isteğim, motivasyonum en üst seviyede olur, mesela güzel güzel defterler kalemler almışımdır resim yapmak için, geçerim karşına hiç bişey yapamam sonra bir gün doğru düzgün kağıt, kalem yoktur, resim çizerim bir peçeteye, ama motivasyon ve o andaki yetenek inanılmaz seviyededir, aynı şekilde günlük tutmak veya özel bir şeyler yazmak için güzel defterlerim vardır, gider arkası yazılı kullanılmış bir deftere yazacağım tutar o anda, sadece o vardır çünkü, ya da çalıştığım yerler; süper güzel spor merkezleri ve ben spor yapmaya karar veririm ama herkesin para verip üye olduğu güzel yerde yapmam da, evde, daracık yerlerde bişeyler yapmaya çalışırım, aynı bunlar gibi bu yazı için de ne planlar yapmıştım şu anda bilgisayarım bile yanımda değil ve evde eski güncellemesi bile artık olmayan bir tablet vardı ve şarjı da bitmek üzere, açılması kendine gelmesi en az 10 dakika sürüyor ve her harf yazdığımda 2 saniye sonra ekranda görünüyor, bazen donuyor ve inanamıyorum benim şu an yazasım var ve tabletle çebelleşerek yazı yazıyorum:)
Evet bu benim bu hayatta zor da olsa öğrendiğim ve artık yoğunlukla uyguladığım spontan olma hali!

Bu 'spontan' ifadesi hayatımı 4 sene önce yoga derslerimi planlarken girdi, evimde ders vermeye başladığım da aylık ücrete tabi 4 ders gibi klasik bir düzenle başlamıştım fakat bu hem, her derse gelemeyen kişileri, hem de beni açıkcası yordu; geldi-gelmedi, kaç ders geldi sistem bi şekilde o kadar basit görünse de uygulamada çok iyi işlemiyor. Bazen 4 kişi, bazen 1 kişi geliyor derse bazen iptal ediyoruz kimse gelmicekse vs....Herkes aynı zamanda başlayıp bitirdiğinde sorun yok ama 7 kişi aynı anda başlayıp hiç ders kaçırmadan devam ederken, 2 kişi; 1 veya 2 ders kaçırdığında tüm sistem çöküyor bende parayı alıp gelmediğiniz için hakkınız yanmıştır diyen bir hoca olmadığım için, beni daha çok yordu. Bu durum, beni 'spontan yoga' fikrini oluşturmaya itti. Belirlediğimiz gün kaç kişi veya kimler gelirse o kişilerle ders yapılır ve para o gün verilir hesap kapatılır ve haftaya Allah kerim. Ve böyle yaptığımdan beri hiç bir hafta dersin olmadığı olmadı, eskisine göre çok daha düzenli ve herkesin rahat hissetiği bir süreç başladı. Derse gelemedim stresi yok, parasını ödedim ama gitmedim hesabı yok, benim için kimler geldi kimler gelmedi çetelesi yok sadece gelen mutlu ben mutlu, birlikte olmak var:)
Bu spontan olma durumunu hayatımın diğer alanlarında da çoğunlukla yaşıyordum zaten ama daha da belirginleşmeye başladı, çünkü spontan olma durumunu artık benimle iletişimde olan ve derslerime gelen herkesin de zaten benimsemiş olmaları hepimizin ortak noktası oldu. Hepimiz böyle yaşamayı tercih ettiğimiz için daha çok alana yayılmaya başladı; günlük aktivitelere, buluşmalara, herhangi bir organizasyon planına, yoga derslerimize, tatil planlarımıza, yediklerimize, konuşmalarımıza vs., her şeyde spontan olma hali bizi; neyse onu yaşamaya ve anda olmaya iten en büyük etken oldu! En azından benim için...
Dolayısı ile spontan olma durumu; yukarda yazdığım gibi aslında sizi zincirleyen tüm planlar, hazırlıklar, mükemmelleştirme çabalarından kurtarıp, o an ne yaşamak veya yapmak istiyorsanız, size sadece anda karar verme lütfunu sağlıyor. Bu çok değerli çünkü siz sadece şu soruya yanıt veriyorsunuz; şu anda bunu yapmak istiyor muyum? 'Evet'se devam, 'Hayır'sa da devam, hiç bir kayıp yok, zaman kaybı, düşünce kaybı, düşüncelerin yarattığı duygu kaybı, hayal kırıklığı, hiç bir kayıp yok, çünkü onlar zaten yoktu, onlara zaman yok, çünkü ben 2 gün sonrasının kararını vermiyorum, ben şu anın kararını veriyorum ve anda olduğumda zaten -düşünce, plan- geleceğe ait hiç bir şey yok! An var, ve anda verdiğim karar var: Evet mi? Hayır mı?
Bu bazen bu fikre uzak olan arkadaşlarım için anlaşılması zor olabiliyor, hatta bazen onlarla buluşmak istemediğimi düşünüyorlar, çünkü genelde 'haftaya cuma buluşalım mı' gibi bir sorunun üzerine, benim cevabım; 'bakarız' oluyor, 'o gün gelsin araşalım' diyorum, çünkü gerçekten, şimdiden 1 hafta sonrasını düşünmek ve o günümü doldurmak, aklımda sürekli bir tarih olması, o güne herhangi bir şey planlamak beni gerçekten bir çemberin içinde hissettiriyor. Tamam yine de randevulaş, son anda bir şey olursa iptal edilebilirsin, diye düşünebilirsiniz ama aslında ben aynı düşünceyi tersten kuruyorum; bişey olursa iptal etme ihtimali ne kadarsa, o gün gelsin, bişey yoksa buluşalım da benim için aynı oranda ihtimale sahip. En azından kafam rahat, önümüzdeki her günüm boş, ucu açık, bu bana özgürlük ve zihnime de dinginlik sağlıyor. Bu inanılmaz bi konfor, yalnız tek kötü tarafı; hafıza kaybı yapıyor biraz, çünkü plan olmayınca akılda tutacak bişey de kalmıyor, gelecek ile ilgili düşünce de kalmıyor, hiç bir tarih olmadığı için akılda tutulacak bir sayı rakam da yok, ve bu sebeple bazı şeyleri hep unutuyorsunuz; arkadaşlarınızın nikahlarını, doğum günlerini, özel günleri....arkadaşınızın doğum gününün 11 Ekim olduğunu biliyorsunuz mesela, hep aklınızda bir yerlerde ama o zamana hep sanki daha çok varmış gibi davranıyorsunuz , o zaman gelsin düşünürüz, derken o zaman gelmiiiiş geçmiş sizin haberiniz bile olmamış!!!
Bir karikatür vardı ya bana bir adım gelene ben 10 adım giderim derken adamı geçtim gittim...şimdi geri dönemicem :))) Ona benziyor benimkisi:) Anda kalayım daha çooook var o güne derken gün gelmiş geçmiş haberim yok:)
Bu bana çok oluyor ve hiç bir bahane bulamıyorum söyleyecek, çünkü inandırıcı olamıcamı biliyorum, evet biliyorum arkadaşımın doğum günü 11 Ekim, ooo daha çok var, ve bir gün sen tarihlere baktığında, şunu fark ediyorsun ki, 15 Ekim'e gelmişsin, sonuçta 'unutmak'tır bunun adı ama unutmadığını biliyorsun günler öncesinde aklındaydı ve ayın 11'i olduğunu biliyorsun ama onun geçtiğini bilmiyorsun, tuhaf gerçekten nasıl açıklanır ki?
İste böyle bir durum 'spontane olma hali' hafıza boş, yakın gelecek veya yakın geçmiş yok, sadece an var, anda yaşanan mutluluklar var, heyacanlar var ama plan yok. Bu halin tek olumsuz tarafını da yazdım yukarda artık siz karar verin:)
Bu arada yine bu yazıyı başladığım tarihte bitiremedim araya 2 aydan fazla zaman girdi aslında yine, en başta söylediklerim yüzünden oldu bu gecikme; tekrar bir okuyayım, düzeltmeler varsa yapayım, nasıl olmuş bir bakayım derken gün bugün olmuş artık neyse günahıyla sevabıyla yayınlıyorum yazımı.
Fotoğraflar için 2 güzel arkadaşım Gülser Günaydın ve Yusuf Akçura'ya sonsuz teşekkürler.
Comments