Anda Olmaya Giden Yol
- Seda Özsoy Yoga
- 14 Haz 2019
- 5 dakikada okunur
Yol
Olmaya
Giden
Anda

Yoga kelimesini ilk duyduğum yıllarda daha henüz 19 yaşındaydım. Aklımda gizemli bir etki yaratan bu kelime sanki pandoranın kutusu gibi içinde sırlar taşıyan ve bilinmeze giden bir yolculuk gibi gelmişti bana.
Ben kendi adıma onu anlayıp kavrayamayacağımı düşünürken, benden yoga hocalığı yapmam istendi!
İlk işim bulabildiğim kadar yoga ile ilgili kitap, cd, dergi veya gazetelerde bulduğum her türlü yazı vs. toplamak oldu.
Tabiki bütün o kitapları okuduktan sonra allak bullak olan ben, bu sefer durumu kurtarmak için işin kolay tarafına kaçtım ve ’mış' gibi yapmaya karar verdim. Ben bir yoga hocasıymış gibi davranmalıydım. Onlar gibi sakin konuşmalı, hareketlerimi yavaşlatmalı, ve konuya hakim olduğumu hissettirmeliydim. Hareketleri yapmakla ilgili zaten herhangi sorunum yoktu. Çünkü ben jimnastikçiydim, yogadaki hareketleri ve belki daha zorlarını yıllar boyunca defalarca yapmıştım; eğer sadece bu hareketlerle bu iş oluyorsa aslında benim ve diğer tüm jimnastikçi arkadaşlarımın birer 'BUDHHA' olması gerekirdi diye düşünmedim değil!!!
Her neyse ben çalışmaya başladım, onlarca kitap okuyorum yoganın ne olduğu ile ilgili kısımları geçiyorum çünkü bunun için deneyim ve uzun sürelerden bahsediyor her kitap. Benim ise hiç vaktim yok! Hareketlerin olduğu kısımlar ise çocuk oyuncağı, 1 ay sonunda taklit yeteneğim sayesinde, başından sonuna kadar en azından bir dersi verebilicek duruma geldim. Bu 1 ay içinde stresden kaybettiğim 6 kiloyu saymazsak her şey yolundaydı, 'Yoga' kelimesinin kökünün 'yuj' dan geldiğini bunun 'birlik, birleşme'olduğunu ezbere biliyordum. 'Hatha yoga' ne demek derlerseee; Ha güneş, Tha ay demek, zıtlıkların birleşiminden doğan denge dicektim. Her şey tamamdı. Ve benim serüvenim böylece başladı ve 15 yıl oldu ve ben hala yoganın ne olduğunu anlamaya çalışıyorum:)))) Dolayısı ile ben burda size yoganın ne olduğunu anlatmayacağım sadece benim hayatımdaki etkisinden bahsedeceğim.
Haftada ortalama 10 ders vermeye başladım, buda yılda 780 saat, 15 yılda 11700 saat yoga yapmak ve yaptırmak anlamına geliyor. Her ders en az bir kişi yeni başlasa, 15 senede; 11700 kişi ile temas etmişim demektir. Evet bu süre içinde tabiki bir çok eğitim aldım sadece 6 kiloma mal olan 1 aylık çalışma ile kalmadım, fakat yine de dürüst olmak gerekirse ben yogayı aslında bu 11700 kişiden öğrendim ve öğrenmeye devam ediyorum. En başta kişilerin neden yogaya başladıklarını anlamaya çalıştım, ben bir ihtiyaçla ve arayışla başlamadığım için insanların nasıl ve neden başladığını çok merak ediyordum. Bazıları rahatlamak için, bazıları yaşadıkları fiziksel problemleri iyileştirmek için, bazıları konsantrasyonunu geliştirmek ve odaklanmak için, bazıları yaşadıkları depresyonu atlatmak için ‘günümüzde ise bazıları tek elinin üzerinde durabilmek için’ yogaya başlıyor. İnsanların arayış içinde olduklarını gördüm, tam olarak neyi aradıklarını bilmemekle beraber hayatlarında eksik olan bazı taraflar vardı ve bunları yoga ile doldurmaya ve iyileştirmeye çalışıyorlardı.
Dolayısı ile ben yogayı her temas ettiğim kişinin arayışından, onların sorularından, sorunlarından, bakışlarından, ihtiyaçlarından, sertliklerinden, yumuşaklıklarından ve onların bedenlerinden ve zihinlerinden öğrendim, benim asıl öğretmenim ve ilham kaynağım onlar oldu.
Dizi ağrıyan bir kişi ile çalışırken dizim ağrıdı, nefes darlığı çeken birisi ile çalışırken nefesim daraldı, stres yaşayan birisi ile çalışırken stresi bedenimin her yerinde hissettim, karşımdaki ne hissediyorsa onunla birlikte onu hissetmeye ve empati kurmaya çalıştım. Onlarla birlikte onları hissettim ki ordan çıkış yolunu da bulabileyim. Her bedenin ihtiyacı, her zihnin kalıpları farklıydı, dolayısı ile her yeni kişi benim için yeni bir bilgi demekti ve her yeni kişi benim için işlenmemiş içindeki değerli taşı ortaya çıkmamış bir kaya gibiydi. O kayaya baktığınızda içinde gerçekten bir hazine taşıdığını anlayamazsınız; serttir, ağırdır, hantaldır, biçimsizdir ve sivri; can acıtan tarafları vardır.
Ama o sert ve kaba yüzeyden onun içine ulaşabilirseniz içindeki hazineyi bulabilirsiniz, işte yoganın sihri ve yapan kişinin sihirbazlığı burda ortaya çıkıyor, o bizim kendi içimizdeki hazineyi bulmamızı sağlıyor.
Cem Yılmaz diyo ya ‘sevgi içimizde, bilgi içimizde’ :) diye evet gerçekten içimizde, biz onu dışarda aramaya devam ettikçe ondan uzaklaşıyor ve katmanlarımızı daha da arttırıyoruz. Kaya benzetmesi sadece sertliği ifade etmiyor aslında bize o formu veren kalıplarımızı, kabukları yani kimlikleri ve kişiliklerimizi ifade ediyor. Aynı zamanda, hepimiz burada bir kimliğin ve kişiliğin içinde oturuyoruz, biliyoruz ki bu hayatımızın ilk yıllarından itibaren yerleşmeye başlıyor, çocuk oluyoruz, abla, abi sonra eş oluyoruz, anne, baba oluyoruz bunların dışında belki avukat, öğretmen, sporcu, akademisyen, yönetici….oluyoruz. Tüm bunlar işte o içimizdekinden ‘hiç’ olan saf özden bizi uzaklaştıran katmanlarımız oluyor fark etmeden.
Bu kadar sınırın içinde, bu kadar yükün altında kalan özümüz, o kadar derinde kalıyor ki gerçekten tüm bu katmanları yok edip ona ulaşmak da tabiki, aynı onları oluştururken harcadığımız zaman kadar emek istiyor.
Ama bizim o kadar vaktimiz yok değil mi? Hemen her şey olsun istiyoruz, o kadar senede oluşan bu katmanların yoga sayesinde hemen yok olmasını istiyoruz. Benim hemen yoga hocası olmak istemem gibi!
'Yoga bunu yapamaz mı yani o bir sihir değil mi yoksa? Evet yoga bir sihir ama sihirli değneğini ancak sen eline aldığında işe yarıyor.'

Ben de bunu farkedip değneğimi kendi elime aldığımda gerçek anlamda yoga yapmaya başladığımı hissettim.
Evet belki o sınırları yok etmek, içindeki öze ulaşmak seneler sürebilir ama unutmamalıyız ki mucizeler sadece tek bir ‘AN’ da gerçekleşir ve o anı kaçırdığında o mucizeye denk gelmemiş olursun.
En azından o mucize ile karşılaşmak için bir bilet almaya değmez mi?
Nasrettin hocanın hikayesindeki gibi eğer ikramiyenin sana çıkmasını istiyorsan en azından bir bilet almalısın, biz sadece istiyoruz evet bunda hiç bir sorun yok ama onun bize gelmesi için bir yol oluşturmuyoruz!
'Yoga bize o yolu nasıl oluşturacağımızı ve mucizelerin gerçekleşebileceği anlarda kalmayı öğretiyor.'
Dolayısı ile yoga aslında benim için ‘An'da Olmaya Giden Yol' ve 'An'da gerçekleşen mucizelerim!'
Ve o ilk başta ezberleyerek dile getirdiğim yoganın anlamı olan ‘bir olma ve birlik durumunu’ şimdi tüm varlığımda hissediyor ve deneyimliyorum.
Kendi içinde hissettiğin bu bütünlük sana kendi evreninin kapılarını açıyor. Dolayısıyla yoga kendi özüne ve bilgine ulaşmak için sana yol gösteren bir methodken aynı zamanda kendi içindeki bilgi sayesinde tüm evrenin bilgisini anlamanı ve onunla da bütünleşmeni sağlayan bir bilime dönüşüyor.
Yeryüzünden aldığın telürik enerji ve gök yüzünden aldığın kozmik enerjinin bedeninde nasıl bir değişime yol açtığını, sağ burun deliğinin güneş sol burun deliğinin ay ile olan ilişkisini ve evrende var olan tüm elementlerin kendi bedeninde de var olduğunu, senin içindeki evrenin, senin içinde yaşadığın evreden bir farkı olmadığını anlıyorsun, onda ne varsa sende de o var, aynı maddelerden olumuş bir bedenin yani bir toprağın var, vücudunun %90 nını oluşturan ve tüm hücrelerine besin taşıyan nehirlerin, akarsuların yani damarların var, içinde herşeyi yakıp yıkabilecek kapasitede taşıdığın ateşin ve onu harekete geçiren nefesin yani rüzgarın var.
Senin sadece ihtiyacın olan bir ‘AN’ var o an da sadece şimdide var.
Dış dünyayı anlamak için kullandığın tüm duyu organlarını iç dünyanı anlamak için kullan, onları bir kerede kendini duymak, kendini tatmak, kendini koklamak, kendini görmek ve kendini hissetmek için kullan, biz yogada buna 'Prathyahara: duyuları içe çekmek' diyoruz, bunun için gözlerimizi ve bazen kulaklarımızı kapatıyoruz.
Şimdi senden sadece kendi sihirli değneğini eline almanı ve belki de, içinde 'mucize' barındıran o tek an ile karşılaşmak için gözlerini ve kulaklarını kapatarak tüm duyu organlarını kendini anlamak için kendi içine çevirmeni istiyorum.
Şimdi dik bir şekilde otur.
Sadece nefes alış ve verişine odaklan.
Burundan al ve burundan ver.
Sakin ve yumuşak, bedenin her yerine dokunan bir nefes al, kaburgalarının altından koltuk altına doğru nefesi derinleştir.
Nefesi derinleştirirken bedenin sınırlarını fark et.
Sınırlar bize yol gösterir
Sınırlar onlarla savaşmak için değil bulunduğumuz yeri, alanı, bedeni hissettirmek için vardır
Sınırlar bizi bazen sıksa da aslında durmayı ve hazır olmayı bekmeyi yani sabretmeyi öğretir
Her sınıra geldiğimizde onu genişletmek için tekrar etmeyi öğretir.
Her nefes alış verişinde bir önceki nefesinden daha derin olabilmesi için onun sınırını bilmen gerekir.

'Nefes ilk doğduğumuz anda evrenden bizim içimize doldu ve bu alışverişin ilk başlangıcıydı.'
Sen kendi içindekini ona verdin, o kendi içindekini sana verdi!
Bu evren var olduğundan beri yaşayan her canlının çevrende seni saran, içine çektiğin bu havada senin gibi bir katkısı var.
Tüm evrenin bilgisi, enerjisi içine çektiğin her nefeste mevcut.
Ona ne yüklersen, nefes onu taşıyor
Onu etrafa yayıyor!
Senden giden ona, ondan gelen sana karışıyor...
Evrene verdiğin bir nefes dahi, onun enerjisini değiştiyor.
Bu nedenle karma yoga bize her sözcüğümüzün, her eylemimizin, her düşüncemizin bize tekrar geri döneceğini söyler.
Bunu bildiğimiz için, her dersi bu düşünce ve sözcüklerle bitiririz.
'Lokah Samastah Sukhino Bhavantu'
’Yaşayan herkes mutlu ve özgür olsun, benim sözlerim, hareketlerim ve düşüncelerim bir şekilde bu mutluluğa ve özgürlüğe katkıda bulunsun”.
“May all beings everywhere be happy and free, and may the thoughts, words, and actions of my own life contribute in some way to that happiness and to that freedom for all”.
Commentaires