Gunalar: Algılarımızın niteliği hayatımızı şekillendiriyor!!!
- Seda Özsoy Yoga
- 24 Oca 2021
- 3 dakikada okunur
Hayatı neyle tanıyor, neyle algılıyoruz?...
‘Duyu organlarımız’ ile...biz buna yoga da aynı zamanda ‘bilgi organları
‘diyoruz. Peki biz bu organlar vasıtası ile bilgi alıyoruz ve bu bilgileri nasıl işliyoruz?.. Ne için kullanıyoruz?.. Neye dönüştürüyoruz?..
Bir sisteme bir girdi varsa bir de çıktısı olacaktır!
Ve biz sistemimize aldığımız bu bilgileri nasıl çıktılar haline getiriyoruz?...
Bu uzun bir hikaye fakat üzerinde düşünmediğimiz bu süreç aslında bizim içinde yaşadığımız hayatı şekillendiriyor!!!
Bu uzun bir hikaye, sizinle kısaca paylaşacağım...
Tek bir duyu organı üzerinden bu süreci inceleyelim:
Aslında kulaklarımız temel olarak; sesleri duymak ve herhangi bir yaklaşan tehlikenin sesini duyup kendini korumak için var, bundan sonra ise iletişim için ve daha sonrasında ise keyife dönüşen bir eylem yani dinlemek için var. Asıl görevi olan hayatta kalmamıza yardım etmenin sonrasında aslında bizim tercihen kullandığımız bir organımız; yani iletişim kurmak veya kim ile neyle iletişim kuracağımız, müzik dinlemek veya ne tür müzik dinleyeceğimize karar vermek bizim tercihimizdir.İşte bu nokta da tercihlerimizin oluşturduğu bir yaşam yaşıyoruz!
Yani kulaklarımızdan neyin gireceğine biz karar veriyoruz. Fakat sadece bu kadarla kalmıyor; kulak yolu ile bize ulaşan bilgiyi nasıl işleyeceğimize ise onu algılamadaki kalitemiz karar veriyor. Bu ‘kalite’yi veya ‘nitelik’i belirleyen fiziksel veya zihinsel etkenler olabilir. Mesela fiziksel olarak; kulakları duymayan birisi ve net duyan birisi arasındaki fark gibi, kaliteli bir algımız varsa bilgi bozulmadan bize ulaşabilir, fakat sadece bilginin kulaktan içeri girmesi yeterli olmuyor aynı zamanda o bilginin işlenmesi gerekiyor bu da zihinde gerçekleşiyor. Bunu da şöyle açıklayayım, hayatı boyunca travma yaşamış bir kişinin algısı ile pamuklara sarılmış kişinin algısı arasındaki fark gibi...
Bu konu yogada GUNA’ lar olarak adlandırılır yani ‘algı kalitesi veya niteliklerine GUNA denir’. Ve 3 çeşit GUNA vardır; tamas, rajas, ve sattva. Basit haliyle; tamas: karanlık, sattva: aydınlıktır. Burada polariteyi görüyoruz. Bunu puslu bir cam ve berrak bir cam arkasından bakmak olarak düşenebilirsiniz. Peki rajas nerde diye sorduğunuzu duyuyorum. Neden 2 nitelik değil de 3 nitelik var? 3. Nitelik olan rajas ise; hareketi/ aktiviteyi temsil ediyor. Yani puslu bir camınız olabilir ve karanlık bir bakış açınız olabilir, yaptığınız eylemler ile o camı temizleyebilir ve berrak bir camdan bakabilirsiniz. Aynı şekilde berrak bir camınız varsa yaptığınız eylemlerle o camı puslu ve kirli hale getirip karanlık bir bakış açısına geçebilirsiniz. Yani her iki nitelik arasında geçiş yapmak size bağlı. Peki bilgiyi içeri aldık diyelim, bu bilgiyi algımıza göre işledik ve onu illaki kullanıp bir çıktı oluşturacağız, bu durumda tamasik bir algıya sahip kişi ile sattvic bir algıya sahip kişiden aynı çıktıların çıkması tabiki beklenemez. Yargılama tam da burada başlamıyor mu zaten? Bu durum fark edilmediği sürece aslında bir kısır döngü olarak hayatımızı şekillendirmeye devam eder; puslu cam, yanlış veya eksik algı, yanlış veya eksik bilginin işlenmesi ve bu bilgiyle düşünce, söylem ve eylem üretmek... Ürettiğim yani çıktı olarak dışarı bıraktığım ürünler sonuç olarak eksik veya yanlış bilginin ürünüdür. Bu ürünün sattvic yani saf ve aydınlık olması beklenemez.
Bu nedenle yoga bize tüm bu girdi ve çıktıları kontrol etmeyi salık verir. Tüm bu duyu organlarından aldığımız bilgiler aynı zamanda bizim besinlerimiz de olur. Onlarla beslenip enerji üretiriz ve bu enerjiyi farklı formlarda kullanırız; düşünmek için, ses çıkarmak veya konuşmak için kullanırız, veya hareket etmek için kullanırız.
Düşüncelerimiz tamasik bir algı ile edindiğimiz bilgilerin ürünleri ise onları aktarırken seçtiğimiz kelimeler de tamasik olur, karanlık kelimelerimiz çevremizde karanlık bir enerji yaratır ve bu enerjiden beslenen herkesi çevremize toplar, ve çevremizdeki kişilerle etkileşim ve belki birliktelikler hayatımızı oluşturmaya başlar, bu oluşturduğumuzun enerji alanında yaşadığımız hayat yine bize aynı karanlık bakış açısı ile çevremize bakmamızı ve algılarımızı etkiler. Ve bu kısır döngü; yine kendimiz için seçtiğimiz besinleri, bizim enerjimize yakın olanlar arasından seçmemize teşvik eder. Ne ekersen onu biçersin durumu burada da karşımıza çıkar. Bu nedenle bilgi organlarımız yoluyla içimizde yeşermesi için hangi tohumları seçip ekiyoruz , suluyoruz ve büyütüyoruz içimizde ? Ve sonra da yine onların meyvelerini yiyip yine onların verdiği enerjiyle nasıl eylemler oluşturuyoruz? Bu konu üzerinde uzun uzun düşünülmesi ve düşünmenin ötesine geçip günlük hayatımızdaki tüm girdi ve çıktıları gözlemlemeli ve farkındalıklı seçimler yapmalıyız, sahip olduğumuz algı niteliklerini gözlemlemeli zihnimizi berraklaştırıp bakış açımızı değiştirmeliyiz, yaşadığımız hayattan şikayet ederek değil onu değiştirecek güce sahip olduğumuzu bilerek seçimlerimizin gücünü kullanmalıyız.
Comments